CEZA MUHAKEMESİ KORUMA TEDBİRLERİ
1.YAKALAMA VE GÖZALTI:
Yakalama ve gözaltı uygulamada sıklıkla karıştırılan müesseselerdir. Yakalama yetkisine sahip olan ile gözaltına almaya yetkili olan makamlar farklıdır. Yakalamaya kural olarak kolluk birimleri yetkili iken, yakalanan kişinin gözaltına alınmasına Cumhuriyet savcısı karar verebilmektedir. Bu husustan çıkan başkaca sonuçta şudur ki her yakalanan kişi gözaltına alınmak zorunda değildir.
YAKALAMA:
Hakim kararı olmaksızın şüpheli şahsın özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Yakalama gözaltınaalınıp alınmayacağı ve serbest bırakılacağı ana kadar şüphelinin kaçmasını engelleyen koruma tedbiridir.
Yakalamanın belli şekli yoktur. Kişinin hareket özgürlüğünün kaldırılması yeterli olup kişiye yakalanacağı önceden bildirilmez. Suçüstü hali dışında yakalama soruşturmanın en başında başvurulan bir tedbir değildir.
Gözaltı sürelerinin de kısalığı göz önünde bulundurulduğunda gerekli delil araştırılması yapılmadan yakalama yapılıp kişi gözaltına alınıp kısa süre sonra hakim karşısına çıkıp tutuksuz serbest kalmaktadır. Bu durum adalet sistemine güveni sarsmakta, soruşturmanın başarısını zora sokmakta ya da kişi özgürlüğünü haksız olarak kısıtlanmaktadır.
DOĞRUDAN MÜZEKKERESİZ (FİİLİ YAKALAMA):
Kanun bazı durumlarda herkese yakalama yetkisi vermektedir. CMK m.90 uyarınca herkesin yakalama yetkisi bulunmaktadır. Bu durumlar şunlardır;
-Kişiye suç işlenirken rastlanılması yani suçüstü halleri ( İşlenmekte olan bir suç, Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından izlenerek yakalanan kişiler, Fiilin pek yakın zamanda işlendiğini gösteren eşya ve delille yakalanan kimse)
-Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçma olasılığının bulunması veya kimliğinin belirleme olanağının bulunmadığı haller
!BU YETKİYE DAYANILARAK YAKALANAN KİŞİ KOLLUĞA TESLİM EDİLECEKTİR.(CMK m.90/5)
YAKALAMA :
Kolluk birimleri herkesin yakalama yaptığı hallerde yetkili oldukları gibi bazı hallerde sadece kendilerinin yakalama yetkisi bulunmaktadır. Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.
Suçüstü halinde her suç faili yakalanabilir. Ancak suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabi ise şikayet şartı gerçekleşmeden yakalama devam edemez. Yani kamu davalarında re’sen yakalama olurken Malvarlığına karşı suçlar, Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçları gibi şikayete bağlı suçlarda şikayet şartı aranmaktadır.
Yakalanan kişiye kelepçe takılmaması asıldır. Bununla birlikte bir yerden bir yere nakledilen ve kaçma şüphesi veya kendine veya başkalarının hayat bütünlüklerine saldırı tehlikesi belirtileri bulunan kişilere kelepçe takılabilmektedir.(CMK m.93)
Yakalanan kişinin çocuk olması halinde çocuğa zincir,kelepçe ve benzeri aletler takılmamaktadır. Yukarıda riskli durumlar var ise kolluk sadece bu konuda önlem alabilmektedir. (ÇKKm.18)
YAKALANAN KİŞİYE HAKLARININ BİLDİRİLMESİ:
Yakalanan kişiye kolluk tarafından kanuni hakları derhal bildirilmelidir. Ancak kolluk, haklarını bildirmeden önce, yakalanan kişinin kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirleri almalıdır.(PVSK m.90/4, m.13/3).
Yakalanan kişinin: suç ayrımı olmadan yakalanma nedeninin ve hakkında ki iddiaları öğrenme hakkı, susma hakkı, müdafi yardımından yararlanma hakkı, yakınlarına haber verme hakkı, yakalanmaya itiraz etme hakkı bulunmaktadır.
Anayasa m.19/5 ;Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hakim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.
Yakalama nedeniyle hakkındaki suçlama kendisine bildirilmeyen kişi her türlü maddi ve manevi zararını devletten isteyebilir.(m.141/1-g). Tazminat miktarı tazminat hukukunun genel prensiplerine göre belirlenmektedir. Devlet ise ödediği tazminatı güveni kötüye kullanan kamu görevlilerine rücu eder.( m.141/4)
YAKALAMA TUTANAĞI:
Yakalama işlemi kolluk tarafından bir tutanağa bağlanır. Bu tutanağa yakalama hangi suç nedeniyle yapıldığı, hangi yer ve zamanda yapıldığı, yakalamayı kimlerin yaptığı, hangi kolluk mensubunca tespit edildiği, haklarının tam olarak anlatıldığı yazılır. Tutanağın bir sureti yakalanan kişiye verilir.
MÜZEKKERELİ YAKALAMA: Kaçak kişi , kaçan kişi veya kendisine ulaşılmayan kişi hakkında yakalama emri çıkarılmaktadır. Bu durumda sadece kolluk yetkilidir.
Soruşturma evresinde hakim kararı ile çağrı ile gelmeyen veya bulunduğu yer bilinmeyen şüpheli hakkında cumhuriyet savcısı istemi sulh ceza hakimi tarafından yakalama emri çıkarılır.
Kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında re’sen veya cumhuriyet savcısı istemiyle hakimkararıyla düzenlenir.
GÖZALTI:
Soruşturma yönünden zorunlu olması ve bir suç işlediği şüphesini gösteren somut delillerin bulunması halinde , yakalanmış kişi Cumhuriyet savcısının kararıyla belirli süre özgürlüğünün kısıtlanması işlemidir. Gözaltına alınan kişi nezarethaneye konulur.
Kolluk tarafından yakalanan kişi olduğunda yakalanan kişi ve olay hakkında emri doğrultusunda işlem yapılmak üzere Cumhuriyet savıcısına hemen bilgi verilir.(CMK m.90-5)
Cumhuriyet savcısı bilgi sonrasında kişinin gözaltına alınıp alınmayacağına dilerse talimat ile dilerse huzuruna getirilmesini isteyerekten karar verir. Cumhuriyet savcısı faillerin araştırılması ve soruşturma selameti için zorunlu görür ise gözaltı kararı vermektedir. Kolluk tek başına gözaltı kararı alamamaktadır. Fakat suçüstü halinde kolluk amir de 24 saate kadar gözaltına alma kararı verebilmektedir. Kamu düzenini bozan toplumsal olaylarda toplu olarak işlenmesi halinde 48 saate kadar bu süre uzamaktadır.
Gözaltı süreleri azami sürelerdir. Bireysel ve toplu olarak işlenen suçlarda farklı düzenlenmişlerdir. Gözaltına alınan kişilerin işlemlerinin en kısa sürede bitirilmesi esastır. Gözaltına alınan kişiler işlemleri bitince gözaltı süresi dolması beklenmeksizin kolluk kuvvetlerince ilgili Cumhuriyet başsavcılığına derhal sevk edilmelidir.(YİGY,m.17/3)
Kimse gözaltı süreleri geçtikten sonra hakim kararı olmaksızın hürriyetinden mahrum bırakılamaz.(YİGYm.14/1)
Gözaltı süresi bireysel suçlarda ve toplu olarak işlenen suçlarda farklı düzenlenmiştir. Gözaltı süresi bireysel suçlarda yakalama anından itibaren 24 saattir. Kolluğun gözaltı verdiği hallerde 24 saatlik bu süre 48 saate çıkmaktadır. Ancak yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu olan süre, gözaltı süresine dahil değildir. Hakim ve mahkemeye gönderilme için zorunlu süre 12 saati geçmeyecektir.
Aralarında iştirak iradesi bulunmasa da üç veya daha fazla kişi tarafından işlenebilen toplu suçlarda(m.2/1-k), delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle gözaltı süresi 3 gün daha uzatılabilmektedir. Yani toplam 4 gün olmaktadır. Cumhuriyet savcısı her defasında bir günü geçmemek üzere gözaltı süresini uzatabilir.
GÖZALTINA ALINAN KİŞİLERİN HAKİM HUZURUNA ÇIKARILMASI (SORGU İÇİN SULH CEZA HAKİMİ)
Yakalanan kişi, serbest bırakılmayıp da gözaltına alınmışsa, en geç gözaltı süreleri sonunda sorguya çekilmek üzere sulh ceza hakimi önüne çıkarılır. Kimse gözaltı süreleri geçtikten sonra hakim kararı olmaksızın hürriyetinden mahrum bırakılamaz.( YİGY, M.14/1) Cumhuriyet savcısı sulh ceza hakiminden sadece sorguya çekilmesini talep edeceği gibi tutuklanmasını da talep edebilir. Sorgu sırasında müdafi de hazır bulunur.( Burada zorunlu müdafilik özel şartları aranmayacaktır.)
Yakalanan kişinin gözaltına alınacak olması veya zor kullanılarak yakalanması hâllerinde hekim kontrolünden geçirilerek yakalanma anındaki sağlık durumu belirlenir.
Gözaltına alınan kişinin herhangi bir nedenle yerinin değiştirilmesi, gözaltı süresinin uzatılması, serbest bırakılması veya adlî mercilere sevk edilmesi işlemlerinden önce de sağlık durumu hekim raporu ile tespit edilir.
ÇOCUKLARLA İLGİLİ ÖZEL HÜKÜM
Madde 19 – Çocuklar bakımından yakalama ve ifade alma yetkileri aşağıdaki şekilde sınırlandırılmıştır:
a) Fiili işlediği zaman oniki yaşını doldurmamış olanlar ile onbeş yaşını doldurmamış sağır ve dilsizler;
1) Suç nedeni ile yakalanamaz ve hiçbir suretle suç tespitinde kullanılamaz.
2) Kimlik ve suç tespiti amacı ile yakalama yapılabilir. Kimlik tespitinden hemen sonra serbest bırakılır. Tespit edilen kimlik ve suç, mahkeme başkanı veya hâkimi tarafından tedbir kararı alınmasına esas olmak üzere derhâl Cumhuriyet başsavcılığına bildirilir.
b) Oniki yaşını doldurmuş, ancak onsekiz yaşını doldurmamış olanlar suç sebebi ile yakalanabilirler. Bu çocuklar, yakınları ile müdafiye haber verilerek derhâl Cumhuriyet başsavcılığına sevk edilirler; bunlarla ilgili soruşturma Cumhuriyet başsavcısı veya görevlendireceği Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat yapılır ve aşağıdaki hükümlere göre yürütülür:
1) Çocuğun gözaltına alındığı ana-baba veya vasisine bildirilir.
2) Kendi talebi olmasa bile müdafiden yararlandırılır, ana-baba veya vasisi müdafi seçebilir.
3) Müdafi hazır bulundurulmak şartı ile şüpheli çocuğun ifadesi alınır.
4) Kendisinin yararına aykırı olduğu saptanmadığı veya kanunî bir engel bulunmadığı durumlarda ana-babası veya vasisi ifade alınırken hazır bulunabilir.
5) Yetişkinlerden ayrı yerlerde tutulur.
6) 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda yazılı suçlar büyüklerle beraber işlendiği takdirde soruşturma evresinde çocuklarla ilgili evrak ayrılır, soruşturmaları ayrı ayrı yürütülür.
7) Çocukların kimlikleri ve eylemleri mutlaka gizli tutulur.
8) Suçun mağduru çocuksa, bunlara karşı işlenen suçüstü hâllerinde, kovuşturulması suçtan zarar gören kimsenin şikâyetine bağlı olan fiillerde şüphelinin yakalanması ve soruşturma yapılması için şikâyet şartı aranmaz.
9) Çocuklarla ilgili işlemler mümkün olduğu ölçüde sivil kıyafetli görevliler tarafından yerine getirilir.
10) Çocuklara kelepçe ve benzeri aletler takılamaz. Ancak, zorunlu hâllerde çocuğun kaçmasını, kendisinin veya başkalarının hayat veya beden bütünlükleri bakımından doğabilecek tehlikeleri önlemek için kolluk tarafından gerekli önlemler alınır.
TUTUKLAMA:
Tutuklama suç işlediğine dair hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunan kişinin özgürlüğünün kesin hüküm öncesi hakim kararıyla geçici olarak kaldırılmasıdır. Yargılama sırasında cezaevinde olmasıdır.
Kişi özgürlüğünü kısıtlayan en önemli koruma tedbiridir. Şüpheli veya sanık muhakeme yapılabilmesi adına devlet eli altında bulundurulmaktadır.
Anayasa m.19/4 :Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir. Hakim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir. Denilmektedir.
TUTUKLAMANIN ŞARTLARI:
1-KUVVETLİ SUÇ ŞÜPHESİ
2-KAÇMA ŞÜPHESİ VE DELİLLERİ KARARTMA ŞÜPHESİ
3-TUTUKLAMA NEDENLERİNİN BİRİNİN VARLIĞI
KUVVETLİ SUÇ ŞÜPHESİ NEDİR ?
Şüpheli veya sanığın tutuklanabilmesi için, her şeyden önce kuvvetli suç şüphesinin varlığı gerekmektedir. Kuvvetli suç şüphesi bir takım olgulara delillere dayanmalıdır. Basit şüphe halinde tutuklama kararı verilemez belli bir yoğunluğa ulaşıp kuvvetli suç şüphesi aranmalıdır. Kuvvetli suç şüphesi yüksek bir ihtimali göstermelidir. Yapılan yargılama neticesinde sanığın mahkum olması kuvvetle muhtemel ise kuvvetli suç şüphesinin varlığından söz edilmektedir. Tutuklama için kamu davası açılmasından daha güçlü bir şüphe aranmalıdır. Kanuna uygun olarak tutuklanıp daha sonrasında KYOK kararı verilen dosyalarda şüpheli tutuklama nedeniyle devletten tazminat isteyebilecektir.
KAÇMA ŞÜPHESİ VE DELİLLERİ KARARTMA ŞÜPHESİ ( KUVVETLİ SUÇ ŞÜPHESİ İLE BİRLİKTE ARANMALIDIR)
KATOLOG SUÇLARDA (CMK m.100/3) sadece kuvvetli suç şüphesi ile tutuklama yapılmaktadır. Ancak önemle belirtmek gerekir ki bu suçlar olduğunda da tutuklama yapmak zorunlu değildir. Kanun lafzında bu suçlarda tutuklama nedeninin varsayıldığından değil, varsayılabileceğinden söz edilmektedir.
KATALOG SUÇLAR NELERDİR?
1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
2. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80)
3. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
4Kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent b, e ve f) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),[15]
5. İşkence (madde 94, 95)
6. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
7. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
8Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
9. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
11. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),
12. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.
d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.
g) (Ek: 27/3/2015-6638/14 md.) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinde sayılan suçlar.
h) (Ek: 27/3/2015-6638/14 md.) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar.
i) (Ek:12/5/2022-7406/9 md.) Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu.
j) (Ek:12/5/2022-7406/9 md.) Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu.
(4) (Değişik: 2/7/2012-6352/96 md.) Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.
KAÇMA ŞÜPHESİ:
CMK m.102-a Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa. Denilmektedir. Bu durumun somut bir takım olgulara dayanması gerekmektedir. Kaçma şüphesi değerlendirilirken somut olayın bütün özellikleri değerlendirilmelidir. Sanığın kişiliği, yaşam şartları, suç isnadı öncesi yaşamı, suç işlenmesi sonraki davranışları, yakalanma şekli, ikametgahı, gibi bir çok husus göz önüne alınmalıdır.
DELİLLERİ KARARTMA ŞÜPHESİ:
Tutuklama nedenlerinden bir diğeri ise delilleri karartma şüphesidir. Buna göre şüpheli veya sanığın
-Delilleri yok etme ve gizleme ya değiştirme
-Tanık ve mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapabilme girişiminde bulunması
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir.
Her davranış delilleri karartma şüphesi oluşturmaz , örneğin soruşturmanın tamamlanmamış olması, suç ortaklarının bulunmamış olması, önemli tanıkların dinlenmemiş olması suç mağdurlarının bulunmamış olması gibi hususlar tek başına yeterli değillerdir.
TUTUKLAMA YASAĞI: Madde 100 – (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.[1
TUTUKLAMA KARARINI KİM VERİR
Tutuklama kararı vermeye yetkili tek makam yargılama makamıdır. Soruşturma evresinde CS talebi ile Sulh Ceza Hakimi kovuşturma evresinde Yargılama Hakimi tutuklama kararı verebilmektedir.
KARARDA GEREKÇE GÖSTERME ZORUNLULUĞU
Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.Maalesef uygulamada aynı gerekçe ile tutuklanıp aynı gerekçe ile serbest bırakılmaktadır. Bu gerekçe konusunda avukatlar olarak daha baskıcı olmamız gerekmektedir. İlgili ve yeterli gerekçe istemeliyiz.
TUTUKLAMA KARARINA İTİRAZ
Tutuklamaya ilişkin her türlü karar ister sulh ceza hakimi ister mahkeme tarafından verilmiş olsun, itiraza tabi kararlardandır. Cumhuriyet savcısı tutuklama talebi reddedildiği takdirde şüpheli veya sanık derhal serbest bırakılır. Ret kararını veren hakim veya mahkemeye Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir( Uygulamada çok rastlanmaz) Kararına itiraz edilen hakim veya mahkeme kararı düzeltebilir. Şüpheli serbest bırakıldığı için ve gıyapta tutuklama olmayacağı için şüpheli hakkında yakalama emri düzenlenir.
Asliye Ceza Hakimliğine gönderilmek üzere Sulh Ceza Hakimliğine 7 gün içinde itiraz dilekçesi verilmelidir. CMK’ye göre tutuklamaya itiraz süresi 7 gündür (CMK m.101/5, m. 104/2, m. 267 ve 268). Bu süre geçtikten sonra yapılan itiraz olmayıp, tutukluluğun yeniden gözden geçirilmesi talebi olacaktır. Tutuklamaya itiraz süresi, şüpheli veya sanığın tutuklandığı günden sonraki gün hesaplanmaya başlar. Her zaman itiraz edilebilir.
TUTUKLULUK SÜRELERİ:
Ağır ceza mahkemesi görevine girmeyen işlerde ; Kovuşturma evresinde en çok 1 yıl zorunlu hallerde 6 ay daha uzatılabilmekte olup , soruşturma evresinde 6 ayı geçmemektedir.
Ağır ceza mahkemesi görevine giren işlerde tutukluluk süresi en fazla 2 yıldır. Bu süre zorunlu hallerde bazı suçlarda 3 yıl TCK m.302-339 arası devlet güvenliğine karşı suçlarda 5 yılı geçememektedir. Yani en fazla toplam 7 yıl tutukluluk süresi elde edilebilmektedir.
Tutukluluk süreleri fiili işlediği sırada 15 yaşını doldurmamış çocuklar bakımından yarı oranında 18 yaşını doldurmamış çocuklar bakımında ¾ oranında uygulanmaktadır.
Tutuklama sebeplerinin varlığına rağmen şüpheli veya sanığın denetim altına alınarak tutuklama kararı yerine uygulanan bir ceza muhakemesi tedbiridir. Hakim, tutuklama tedbiri yerine “adli kontrol şartıyla” şüpheli veya sanığı denetim altına alarak serbest bırakmaktadır. Adli kontrol tedbiri, şüpheli veya sanığın adli bir kararla, ancak idari bir yolla (imza vermek, yurtdışına çıkış yasağı vs.) kontrol altına alınmasını sağlamaktadır. Adli kontrol tedbirine sadece ceza mahkemesi tarafından karar verilebilir (CMK md.110). Tefhim veya tebliğden itibaren 7 gün içinde adli kontrol kararına itiraz etmek mümkündür.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda tutuklama yasağı öngörülen suçlar (CMK md.100/4) açısından da, yani üst sınırı 2 yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda da adli kontrol tedbiri hükümleri uygulanabilir.
Tutuklama, suç şüphesi altındaki kişiye uygulanan en ağır ceza muhakemesi tedbiridir. Adli kontrol tedbiri, tutuklamanın yol açacağı bazı sakıncaları önlemek amacıyla öngörülmüş, şüpheli veya sanığı sosyal hayat içerisinde denetim altına almayı amaçlayan alternatif bir yoldur. Ayrıca kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında da adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.
Adli kontrol ile denetimli serbestlik kavramları birbirine karıştırılmamalıdır. Adli kontrol de kural olarak bir denetimli serbestlik çeşidi olmasına rağmen Denetimli serbestlik (5275 sayılı Kanunm.105/A), kesinleşmiş cezanın infazı aşamasında uygulanır. Adli kontrol tedbiri ise, yargılama devam ederken, yani henüz cezanın kesinleşmediği bir aşamada uygulanır. Denetimli serbestlik (m.105/A) ve adli kontrol tedbirinin uygulanması denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından takip edilmektedir.
Mahkeme tarafından adli kontrol altına alınmasına karar verilen şüpheli veya sanığın bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulması mümkündür. Adli kontrol tedbirine karar veren ceza mahkemesi, şüpheli ve sanığı ne şekilde adli kontrol altına aldığını kararında açıkça belirtmelidir. Adli kontrol, kişinin bir edimi yerine getirmesi (örn, imza atmak) şeklinde pozitif bir yükümlülük olabileceği gibi, yapmama şeklinde (örn, belirli yerlere gitmeme) şeklinde negatif bir yükümlülük de olabilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, şüpheli veya sanık, mahkeme tarafından şartları oluştuğunda aşağıdaki adli kontrol tedbirlerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulabilir (CMK md.109/3):
ADLİ KONTROL TEDBİRLERİ NELERDİR?
• Yurt dışına çıkış yasağı: Yurt dışına çıkış yasağı, uygulamada en çok karşılaşılan adli kontrol tedbiri çeşididir. Sulh ceza hakimliği veya mahkeme yurt dışına çıkış yasağı kararı aldığında, karar UYAP üzerinden derhal tüm yurtdışı çıkış noktalarına (havalimanı, gümrük) bildirilmektedir.
• İmza Uygulaması: Hakim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.
• Hakimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
• Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.
• Hâkim veya Cumhuriyet savcısı bu yükümlülüğün uygulamasında şüphelinin meslekî uğraşılarında araç kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verebilir.
• Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.
• Güvence Bedeli (Kefalet): Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak. Adli kontrol şartları mevcut olsa bile mahkemeler kefalet istenmesi yöntemine çok az başvurmaktadır.
• Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.
• Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.
• Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.
• Konutunu terk etmemek (ev hapsi).
• Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.
• Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.
ADLİ KONTROL KARARINA İTİRAZ EDİLMESİ VE KALDIRILMASI
İtiraz, hakim veya mahkeme kararlarına karşı, kararın bir daha başka bir merci tarafında gözden geçirilmesi için başvurulan bir kanun yoludur. Adli kontrol tedbiri kararına karşı da itiraz kanun yoluna başvurulabilir (CMK m.111/2). Şüpheli veya sanığın adli kontol kararına itiraz edilmesi üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşü alındıktan sonra hâkim veya mahkeme beş gün içinde adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına karar verebilir. İtiraz üzerine, tedbirin kaldırılması yerine, adli kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülüklerin bütünüyle veya kısmen kaldırılmasına, değiştirilmesine veya şüpheli/sanığın bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutulmasına da karar verilebilir.
Adli kontrol kararına itiraz süresi, kararın yüz yüze verilmesi halinde öğrenilmesinden veya yoklukta verilmişse tebliğ edilmesinden itibaren 7 gündür.
Şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi (vasi, veli vb.), eşi ve avukatı şüpheli veya sanık adına adli kontrol kararına itiraz edebilirler (CMK m.262/1).
Adli kontrol kararına itiraz edilmese bile, Şüpheli veya sanığın adli kontrol yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç dört aylık aralıklarla; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise resen mahkeme tarafından karar verilir (CMK m.110/4).
Adli Kontrol Kararına İtirazın İncelenmesi Usulü
Sulh ceza hâkimliğinin tutuklama ve adli kontrole ilişkin verdiği kararlara karşı yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulunduğu asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir. İtirazı incelemeye yetkili mercilerin farklı olduğu hâllerde, itirazların gecikmeksizin incelenmesi amacıyla, kararına itiraz edilen sulh ceza hâkimliği tarafından gerekli tedbirler alınır. Sulh ceza hâkimliği işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza mahkemesi başkanına aittir (CMK m.268/3-b).
Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir (CMK m.268/3-c).
Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir (CMK m.268/3-d).
Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler (CMK m.268/3-e).
Adli Kontrol Kararı ve Elektronik Kelepçe Takılması
Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan şüpheli veya sanıklara elektronik kelepçe takılması da mümkündür (Denetimli Serbestlik Yönetmeliği md.105). Adli kontrol kararının niteliğine göre, yükümlünün evinde veya evin çevresinde serbestçe hareket edebileceği alanlar belirlendikten sonra yükümlüye elektronik kelepçe takılmaktadır.
Elektronik kelepçe açılırsa sistem alarm vermektedir. Elektronik kelepçenin açılması veya belirlenen alanın dışına çıkılması adli kontrol kararının ihlali kabul edilmektedir. Elektronik kelepçeyi açarak yükümlülüğü ihlal eden kişinin tutuklanması söz konusu olacaktır.
Adli Kontrol Tedbiri Kararı Hangi Mahkeme Tarafından Verilir?
Adli kontrol kararı, hem soruşturma aşamasında hem kovuşturma aşamasında verilebilir. Buna göre, soruşturma ve kovuşturmada adli kontrol tedbirine karar verme usulü şu şekildedir (CMK md.110):
• Soruşturma aşamasında; Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hakiminin kararı ile şüpheli soruşturmanın tüm aşamalarında adlî kontrol altına alınabilir. Cumhuriyet savcısının talebi yoksa, Sulh Ceza Hakimliği kendiliğinden adli kontrol kararı veremez. Ancak, soruşturma aşamasında tutuklama istemiyle sulh ceza hakimliğinesevk edilen şüpheli, hakimlik tarafından tutuklama yerine kendiliğinden adli kontrol altına alınabilir.
• Kovuşturma aşamasında; sanık hakkında yargılama yapan mahkeme hangisi ise adli kontrol tedbirine karar verme yetkisi de o mahkemededir. Kovuşturma aşamasında genel yetkili mahkemeler, asliye ceza mahkemesi ve ağır ceza mahkemesi olmak üzere iki mahkemeden oluşmaktadır. Ayrıca çocuk mahkemesi, fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi vb. gibi özel mahkemeler de kovuşturma aşamasında adli kontrol kararı verebilir.
Soruşturma aşamasında sulh ceza hakimliği, kovuşturma aşamasında yargılamayı yapan mahkeme; adli kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.
Adli Kontrol Ne Kadar Sürer? (CMK 110/A)
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda adli kontrol uygulamasının ne kadar süreceğine dair açık bir düzenleme yapılmıştır. Adli kontrol tedbirinin süresine dair düzenleme 01.01.2022 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.
Şüpheli veya sanığın adli kontrol yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç dört aylık aralıklarla; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise resen mahkeme tarafından karar verilir (CMK m.109/4)
Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde adli kontrol süresi en çok iki yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha uzatılabilir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, adli kontrol süresi en çok üç yıldır. Bu süre, zorunlu hâllerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda dört yılı geçemez. Bu maddede öngörülen adli kontrol süreleri, çocuklar bakımından yarı oranında uygulanır (CMK m.110/A)
Hüküm kesinleştikten sonra adli kontrol tedbiri kendiliğinden kalkacaktır. Kesinleşen hükmün infazı aşamasında, yargılama aşamasına ilişkin olan adli kontrol hükümleri uygulanamaz.
Adli Kontrol Tedbirine Uyulmaması ve Sonuçları (CMK md.112)
Adli kontrol şartlarını isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir. Adli kontole uyulmaması halinde tutuklama kararı verilmesi yetkili merciin takdirine bağlıdır. Adli kontrol kararının ihlali halinde, mahkeme gerekli görürse tutuklama kararı yerine adli kontrolün biçimini değiştirebilir veya aynen devamına da karar verebilir.
Hemen belirtelim ki, bazı şüpheli veya sanıklar azami tutukluluk süreleri dolduğu için adli kontrol altına alınarak tahliye edilmektedir. Azami tutukluluk süresinin dolması nedeniyle verilen adli kontrol tedbirinin ihlali halinde de hakim tutuklama kararı verebilir. Ancak, bu durumda tutuklama süresi ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde dokuz aydan, diğer işlerde iki aydan fazla olamaz (CMK md.112/2).
Güvence Verilmesi (Kefaletle Tahliye) Nedir? (CMK md.113)
Uygulamada kefaletle tahliye olarak adlandırılan belli bir güvence verilmesi de bir adli kontrol çeşididir. Şüpheli veya sanık belli güvenceler göstermek şartıyla adli kontrol altına alınabilir. Şüpheli veya sanık tarafından gösterilecek güvence, aşağıda yazılı hususların yerine getirilmesini sağlar :
• Şüpheli veya sanığın bütün usul işlemlerinde, hükmün infazında veya diğer yükümlülükleri yerine getirmek üzere hazır bulunması.
• Aşağıda gösterilen sıraya göre ödemelerin yapılması:
o Katılanın yaptığı masraflar, suçun neden olduğu zararların giderilmesi ve eski hâle getirme; şüpheli veya sanık nafaka borçlarını ödememeleri nedeniyle kovuşturuluyorlarsa nafaka borçları.
o Kamusal giderler.
o Para cezaları.
Şüpheli veya sanığı güvence göstermeye zorunlu kılan kararda, güvencenin (kefaletin) yukarıdaki zarar, masraf, ceza, gider vs. hangilerini ne miktarda karşıladığı ayrı ayrı gösterilmelidir.
Yurtdışına Çıkış Yasağı Nedir? Nasıl İtiraz Edilir?
Yurtdışına çıkış yasağı, şüpheli veya sanık hakkında soruşturma veya kovuşturmanın herhangi bir aşamasında Türkiye dışına çıkışının tedbiren yasaklanmasıdır. Soruşturma aşamasında sulh ceza hakimliği, kovuşturma aşamasında yargılamayı yapan mahkeme tarafından kararlaştırılan yurtdışına çıkış yasağı geçici bir yargılama önlemidir.
Yurtdışına çıkış yasağına itiraz süresi, yasal yollardan kararın öğrenilmesinden (tefhim veya tebliğ) itibaren 7 gündür. İtiraz süresinin sona erse bile, yurtdışına çıkış yasağı kararını veren mahkemeye başvurularak söz konusu tedbirin kaldırılması veya başka bir tedbire çevrilmesi her zaman istenebilir.
Soruşturmada Verilen Adli Kontrol Kararı Kovuşturmada Devam Eder mi?
Soruşturma aşamasında savcılığın talebiyle sulh ceza hakimliği tarafından adli kontrol kararı verilmektedir. Soruşturma aşamasında verilen adli kontrol kararı, kovuşturma aşamasında kendiliğinden devam etmez.
Kovuşturma aşamasında, yani dava açıldıktan sonra, davaya bakmakla görevli mahkeme adli kontrol tedbiri kararının devamı yönünde bir karar almadığı müddetçe soruşturma aşamasında verilen adli kontrol tedbirinin kalkması gerekir. Ancak uygulamada mahkemeden karar istendiği, mahkemenin de dava açıldıktan sonra tensip zaptı düzenleme aşamasında adli kontrol tedbirinin devam edip etmeyeceği konusunda bir karar aldığı görülmektedir. Mahkeme tarafından tensip zaptıyla adli kontrole dair herhangi bir karar alınmadığı takdirde, adli kontrol tedbiri kararının kalkması gerekirken uygulamada tensip zaptı ile adli kontrolün devamına karar verilmese bile, mahkemeler talep üzerine adli kontrolün kaldırılması konusunda yeni bir karar vermektedir.
Adli Kontrol Şartıyla Serbest Bırakılan Kişi Tutuklanabilir mi?
Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan kişi aleyhine Cumhuriyet savcısı tutuklanması istemiyle itiraz kanun yoluna başvurabilir. Savcılığın başvurusu üzerine adli kontrol şartıyla serbest bırakılan şüpheli veya sanık şartları varsa tekrar tutuklanabilir.
Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan şüpheli veya sanık , adli kontrol gereği uyması gereken (imza atma, belli bir yerde ikamet etme, elektronik kelepçe takma vs.) yükümlülüklere uymadığı takdirde de tutuklanabilir (CMK md.112/1). Ancak, adli kontrol yükümlülüklerini yerine getiren şüpheli veya sanık tutuklanamaz.
Adli Kontrol Sicile İşler mi?
Adli sicil kaydı, kesinleşmiş mahkeme kararına dayanılarak kişiler hakkında ceza ve güvenlik tedbirleri ile ilgili bilgilerin kaydedildiği sisteme denilmektedir.
Adli kontrol tedbiri, bir ceza mahkumiyeti kararı veya kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile hükmedilen başka bir hüküm çeşidi de değildir. Bu nedenle adli kontrol tedbiri adli sicil kaydına (sabıka kaydına) işlenmez.
Adli Kontrol Tedbiri Altında Geçen Süre Cezadan Mahsup Edilir mi?
Kural olarak, adli kontrol altında geçen süre, şahsî hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilemez (CMK m.109/6).
Ancak, CMK m.109/3-(j) bendinde belirtilen konutunu terk etmemek yükümlülüğü (ev hapsi), hükümlülük halinde cezadan mahsup edilebilir. Konutunu terk etmemek yükümlülüğü (ev hapsi) altında geçen her iki gün, cezanın mahsubunda bir gün olarak dikkate alınır.